25 Temmuz 2012 Çarşamba

Neden?


Haydarpaşa Neden Otel Oluyor?

haydarpasa
Neden illa üçüncü köprü yapılmak zorundaysa, neden 2B yasası illa çıktıysa, neden Taksim ve Beyoğlu illa değişmek zorundaysa, neden AKM yıkılmak zorundaysa işte o sebepten…
Haydarpaşa Garı 1908 yılında İstanbul-Bağdat demiryolunun başlangıç istasyonu olarak inşa edildi. Geçen hafta buradan son tren hareket etti.

Diyeceğimi baştan diyeyim, rahat rahat konuşalım. Bizim ülkece ürettiğimiz dünyaya sattığımız ve geliriyle geçindiğimiz neredeyse hiçbir şey yok. Doğru dürüst bir gelirimiz yok bizim. Ürettiğimiz tek şey rant. Bir yerden yol geçecek orası değerlenecek ki para kazanalım çark dönsün. İşte onun için Haydarpaşa otel olacak, üstelik devamı da gelecek. Gerisi teferruat.
Biz Türkiye olarak araba üreten, araba markası bulunan bir ülke değiliz. Yeni çalışıyoruz, onu da İtalyanlar yapacak ama nasılsa yerli olacak falan filan.
Elektronik ürünlerimiz var mı? Yok (pardon Kamosonic var).
İstanbul değişiyor kabul de Londra, New York yerinde mi duruyor?
Türk malı dünya çapında isim yapmış bir hi-fi markası, bir multimedya ürünü var mı?
Maalesef. Uluslararası bir spor markamız var mı? Yok. Bilgisayar teknolojisi üretiyor muyuz? Hayır. Software, yazılım alanlarında dişe dokunur dünya çapında bir firmamız var mı? Yok.
Ülke olarak bu sektörlerden birinin lideri olma konumuna yakın bile değiliz. Uçak üretiyor muyuz? Motor üretiyor muyuz? Gemi üretiyor muyuz? Denizcilik sektörümüz ve dünya çapında kayda değer bir ticari gemi filomuz var mı? Hayır. Otomotiv var diyeceksiniz ama uygulamacıyız, yaratıcı değil.
Tasarım üretiyor muyuz? Fikir üretip satıyor muyuz? Hangi konuda dünyada söz sahibiyiz? Hangi sektörde lider konumdayız? Hiçbirinde.
Müzik ve kültür üretip ihraç ediyor muyuz? Neticede zengin bir kültüre sahibiz. Hayır. Yeni yeni çevreye dizi satmaya başladık. Umut verici ama hepsi bu. 300 bin nüfuslu İzlanda’dan çıkan müzisyen kadar müzisyenimiz dünyada adını duyuramıyor.
Futbol endüstrisi var ama bundan ülke olarak kazanç sağlıyor muyuz? Futbolcularımız dünyanın dört bir yanındaki takımlara transfer olarak ülkeye girdi falan sağlıyor mu? Hiç alakası yok.
Biz nasıl para kazanıyoruz peki? İnşaattan. Araziler değerlenecek, onlar satılacak, oralara birileri bir şeyler yapacak. Kazacak, oyacak, delecek, yıkacak ki istihdam olsun. Adam çalışsın. Niye her yıl kaldırımlar yenileniyor? Yenilenmezse işsizlik olur da ondan.
Ellerimizi ovuşturarak etrafta “Buradan çok güzel otel olur”, “Buraya şahane alışveriş merkezi yaparız”, “Bu caddeyi komple kapatıp mağazalar açalım”, “Burası ticaret merkezi olsun” diye dolaşmamızın nedeni bu.
Evet, İstanbul değişiyor, gelişiyor elbette ama dünyanın diğer şehirleri yerinde mi duruyor ki? Fransızlar Gare Du Nord’u, İngilizler King’s Cross’u, Amerikalılar Grand Central Station’ı otel yapmayı neden akıl edemiyor onlarda hiç mi kafa yok? Köprü yapılacak ki etraf değerlenecek. 2B çıkacak ki orman arazilerinden para gelecek, koylar satılacak ki birileri oralara otel yapacak, dereler kiralanacak ki birileri elektrik satsın, yollar, siteler, merkezler yapılacak ki büyük firmalar iş yapsın...
Yoksa siz AKM yıkılsın yıkılmasın tartışmasını opera izleyeceğimiz daha iyi bi yer olsun diye yaptığımızı mı sanıyorsunuz? Emek’i kurtarmak için mi bütün bu tantana?
İstediğiniz kadar 2023 hedefleri koyun, en büyük projeniz yeni boğaz açmak, ormanın içinden yol açıp köprü yapmak, şehrin yanına yeni şehir inşa etmek.
Son ağaç kesilene, son dere kuruyana, son koy çöplüğe dönene, şehirlerde bir ağaç gölgesi,
ayak basacak bir toprak parçası kalmayana kadar böyle gider bu iş. Hiç şaşırmayın.
Ne alaka şimdi iki haftadır Taksim, Haydarpaşa yazıyorsun diyeceksiniz. E gündem öyle ne yapalım, denk geldi...

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Suzie Pilon tarafından yapılan Haydarpaşa gravürü

Fransız Kanadalı sanatçı Quebec Suzie Pilon tarafından yapılan Haydarpaşa tren istasyonunu temsil eden bir gravür. Sanatçı Hspp 'ye katkı sağlamak için bir Haydarpaşa sergisi planlıyor.

Haydarpaşa Garı ve Yakın Çevresinin Geleceğine Birlikte Karar Verelim"


Haydarpaşa Garı ve Yakın Çevresinin Geleceğine Birlikte Karar Verelim"
Haber: yapi.com.tr
10.04.2011


Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ile BTS – Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın "Haydarpaşa Garı ve Yakın Çevresinin Geleceğine Birlikte Karar Verelim" çağrısı üzerine 1 Nisan 2011 Cuma günü saat 15.00’te'Haydarpaşa Dayanışması' bileşenleri, Haydarpaşa Garı Memur Kafeteryası’nda bir araya geldi. Toplantıda alınan kararları sonuç bildirisiyle kamuoyu ile paylaşma kararı alan 'Haydarpaşa Bileşenleri' hazırladıkları basın metninde Haydarpaşa Garı’nın rant amaçlı dönüştürülmesine yönelik kaygılarını ve taleplerini paylaştılar.

'Toplum Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması' adına TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve BTS - Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın konu ile ilgili olarak yayınlanan basın metninin tamamı ise şöyle:

"İstanbul’un simgesel değerlerinden biri ve kent içi ulaşımın önemli bir unsuru olan Haydarpaşa Garı, 100 yıllı aşkın geçmişinde tarihimizin önemli olaylarına sahne olmuş ve Anadolu’nun batıya açılan kapısı konumuyla toplumsal belleğimizde çok özel bir yer edinmiştir. Tarihi, kültürel değerleriyle aynen korunması gereken 1. grup kültür varlığı olarak tescil edilmiş olan Haydarpaşa Garı ve yakın çevresi bu özellikleri nedeni ile UNESCO tarafından İstanbul siluetinin vazgeçilmez bir varlığı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bu alan, deprem bekleyen kentimizin Anadolu yakasında toplanma ve dağılım merkezi olarak kullanılabilecek nitelikte, deniz ve demiryolu bağlantısıyla bölgenin dünya ile temas kurabileceği tek alan olma özelliğini de taşımaktadır.

Tarihsel, doğal değerlerine ve bu değerlerin güvencesi olan yasalara ve İstanbulluların yoğun tepkilerine rağmen 2003 yılından beri bölge rant amaçlı baskılarla 'dönüştürülerek' betonlaştırılmak istenmektedir.

Bu süreçte, özgünlüğü ve çevresel değerleri nedeniyle Haydarpaşa Garı, Limanı ve yakın çevresi İstanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 26.04.2010 gün ve 85 sayılı kararı ile 'kentsel ve tarihi sit alanı' olarak tescil edilerek koruma yönünde önemli bir adım atılmıştır.

Haydarpaşa bölgesini rant amaçlı 'dönüştürme' girişimleri, kurulun aldığı 'kentsel ve tarihi sit alanı' kararı sonrasında bile hiçbir bağlayıcı gelişme yokmuş gibi çeşitli şekillerde devam ettirilmiş ve 'yağma' bu kez 'koruma amaçlı plan' vasıtasıyla gerçekleştirilmek istenmiştir.

Ne tesadüf ki, bölgeye yönelik rant hesaplarının yapıldığı sırada, İstanbul’un göbeğinde ve herkesin gözü önünde, en iyimser bir yaklaşımla 'bir dizi sorumsuzluk ve ihmal' sonucu Haydarpaşa Garı binası yandı. Toplumsal tepkiler nedeniyle bugüne kadar gerçekleştirilemeyen 'dönüşüm', 28 Kasım 2010 tarihindeki yangın bahane edilerek ne yazık ki yeniden gündeme getirilmiştir.

Daha önce alınmış bulunan kurul kararlarını, ulusal ve uluslararası bilimsel çevrelerin ve kamuoyunun tepkilerini yok sayan bir plan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu gündemine bir dayatma olarak getirilmiştir. Bu plan 2003 yılından bu yana gündeme getirilen ve reddedilen yapılaşma kararlarını esas alan bir niteliktedir. Büyükşehir Belediyesi Meclisinden oy çokluğu ile geçirilen planın onaylanması için kurula taraflarca yoğun baskılar yapıldığı kamuoyunun bilgisi dahilindedir.

Haydarpaşa Garı çatısının yanmasından sonra hızla gerçekleştirilmesi gereken restorasyon uygulaması için yapılmakta olan işlemler ise kaygılarımızı artıracak niteliktedir. Restorasyon sürecinde garın 'çekim merkezi' olması için 'yeniden kullanım' adı altında 'gar' işlevinin ve binaya yeni işlevler verilmesi fikrinin tartışmaya açılması, başka bir meşrulaştırma aracı olarak değerlendirilmektedir.

Bu değerlendirmeler çerçevesinde Haydarpaşa Dayanışması bileşenleri olarak bizler;

1- İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 21.08.1997 gün ve 4542 sayılı kararı ile '1. grup korunması gerekli kültür varlığı' olarak tescil edilen Haydarpaşa Garı binasının tarihi ve kültürel değerleri ile fonksiyonları korunarak uluslararası koruma ilkeleri doğrultusunda restore edilmesini;

2- Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun önünde bulunan ve kamuoyunun bilgisine sunulan 'Koruma Amaçlı Plan' İstanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 26.04.2010 gün ve 85 sayılı kararı ile 'kentsel ve tarihi sit alanı' olarak tescil edilen Haydarpaşa Garı ve Limanı ile yakın çevresinin değerlerini yok eden ve yaklaşık 3.000.000 m2 inşaat öngören bir yağma planıdır. Anayasa Mahkemesinin 5335 sayılı yasanın 32. maddesinin 1. fıkrasını iptal etmesinin ardından yasal dayanağı da kalmayan Haydarpaşa Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planının derhal gündemden çekilmesini ve alanın katılımcı bir planlama anlayışı ile değerlerine uygun şekilde planlanmasını ve

3- Gerek restorasyon ve gerekse planlama sürecinde evrensel planlamanın olmazsa olmazı olan 'katılımcılık' ilkesi temelinde Haydarpaşa Dayanışması bileşenlerinin sürece gözlemci statüsünde katılımının mutlaka sağlanmasını talep ediyoruz.

Beklentilerimizi değerli kamuoyumuzun bilgisine sunar, Haydarpaşa Dayanışması olarak, tarihi ve kültürel değerimizin, toplumsal belleğimizin bir parçası olan Haydarpaşa Garı, Limanı ve yakın çevresinin yağmalanmasına izin vermeyeceğimizi bir kez daha yineleriz".

Haydarpaşa: Söylencelerin ve Projelerin Gölgesinde Tehlike Altındaki Bir Kültür Mirası





Her iki yılda bir dünya genelinde önerilen yüzlerce alan ve yapı arasından seçtiği tehlike altındaki kültür miraslarını listeleyen WMF (World Monuments Fund) 'World Monuments Watch' programında Türkiye'den listelenen 3 kültür mirasından biri deHaydarpaşa Tren Garı'ydı (diğerleri Oşvank Manastırı ve Büyükada Rum Yetimhanesi). Kültürel miras alanlarının korunmasını misyon edinmiş, kar amacı gütmeyen üç kişilik bir ekibin ortak çalışması olan Haydarpaşa Station Preservatıon Project, kendi deyimleriyle, "kamuoyuna sunulan projeler, çeşitli planlama söylenceleri ve gelecekteki bilinmezleri ile tehlike altındaki bir kültür mirasına" dikkat çekmeyi hedefliyor. Başvuru aşamasında gazeteci, aktivist Michael Werbowski, restoratör Seda Öztaş Kıyan ve mimar Mete Kıyan'dan oluşan ekip, Werbowski'nin ayrılmasıyla yoluna iki kişi devam ediyor. Ekip temsilcisi Seda Öztaş Kıyan ile projenin ortaya çıkma sürecini ve Haydarpaşa'yı konuştuk.



Haydarpaşa Station Preservatıon Project, üç kişilik bir ekibin ortak çalışması. Sizi böyle bir proje hazırlamaya iten ne oldu?

Kanadalı gazeteci arkadaşımız Michael Werbowski daha önce World Monuments Fund (WMF)için Meksika'da buna benzer kültürel miras çalışmaları yapmıştı. Werbowski; Haydarpaşa garı ve İstanbul ile ilgili yazılar yazmakta ve gözlemler yapmaktaydı. Uluslararası bir miras listesinde listelenecek bir yapıya kayıtsız kalınmayacaktır fikri ile bu başvurumuzu yaptık. 

Haydarpaşa'ya karşı özel bir ilginiz var mıydı?

Yolu Haydarpaşa’dan geçen herkesin ilgi ve algısından çok farklı değildi aslında. Şehrin önemli geçiş noktalarından görkemli bir anıt yapı Haydarpaşa ,2000'li yıllarda alınan kararlar, Marmaray projesi çatı yangını, söylentiler risk faktörlerini artırıyor. Tartışmaların ortasında bir bina, kimsesizleşir ve yok olur. Konuya sadece rant, arazi, çevre olarak bakarsak, yok olacaktır. Bu yok oluşun durdurulması için bir şeyler yapılmalı diye düşündük.

Süreç nasıl gelişti, çalışırken nasıl bir yöntem izlediniz?

Fikir, Ağustos 2010’da çıkmıştı. Sonrasında ön başvurularımızı yaptık; WMF’ye garın durumunu, kullanım biçimini anlattık. Haydarpaşa ile ilgilenen birçok kurum ve kişi ile konuştuk. Tüm olasılıkları öngörüleri ile anlamaya çalıştık diyebiliriz. Sonrasında bizden istenen daha detaylı bir dosya ile başvurumuzu tamamladık. 

Ne gibi bilgiler isteniyordu bu detaylı dosyada?

Projenin yeri, kullanımı, projeyi bekleyen tehdit ve en önemlisi mevcut durumu… Ciddi bir fiziki zarar söz konusu Haydarpaşa'da. Kasım 2010'da meydana gelen yangın, bu zararı daha da kötüleştirdi. Bizim üzerinde durduğumuz, Haydarpaşa’nın dönüşümünün bir muamma olması… Halkın kesinlikle girmediği (otel, alışveriş merkezi) bir odak mı olacağı, yoksa halkın içinde olduğu mevcut kullanımını gözardı etmeyen bir proje mi olacağı belirsiz. Her an değişen söylemeler kafa karıştırıcı; tüm bunları detayları ile anlattık.

Nasıl bir tepkiyle karşılaştınız? 

Tabi ki çok şaşırdılar… Genelde kültürel miras alanlarının restorasyonu için fon sağlamış olan bir kurum WMF.  Bizim Haydarpaşa için istediğimiz ise biraz daha farklı; geniş katılımlı, bilimsel bir çalışma yapılması için destek istiyoruz. 

Bu anlamda Haydarpaşa Railway Station Preservation Project ne öneriyor?

Haydarpaşa Railway Station Preservation Project, Haydarpaşa’nın dönüşümü planlanırken  bilimsel, mimari, sanatsal dayanağı olan çalışmalar yapılmasını öngörüyor. Bunlar, mimari proje yarışmaları olabilir, çalıştaylar olabilir, atölye çalışmaları olabilir. Amacımız, bu çalışmalar için fon sağlanmasına aracı olmaktır. Herkesin bir şeyler söylemesini istiyoruz. “Burayı restoran yapacağım, burayı bir şey yapacağım”dan daha bilimsel, daha sosyal odaklı doğru proje ve fikirler çıkacaktır düşüncesindeyiz. Bu model, sonraki değişim, dönüşüm projelerine de rol model olabilir. Farklı fikirlerin tartışılıp oylandığı bir koruma,  renovasyon projesi ile dönüşerek bir ilk olabilir. Haydarpaşa bir sosyal odak, bir toplanma dağılma yeri, her şeyden önce bir bellek; “Halktan koparalım, sadece belli bir kesim burada olsun” demek çok doğru değil.

Diğer risk altındaki miraslarla karşılaştırınca Haydarpaşa nasıl bir yerde duruyor? 

Watch 2012 ‘de Haydarpaşa az önce bahsettiğim durumdan ötürü marjinal bir yerde duruyor. Haydarpaşa’da bir dönüşümün sancılarından bahsediyoruz. Dönüşümü yeni işlevi ile nasıl korunabilir üzerinde duruyoruz bizler.























Haydarpaşa, uzun zamandır kent gündeminin önemli başlıklarından biri. Siz onun üzerinden yürütülen tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok doğru tartışamıyoruz galiba… Bir araya gelmeden, ayrı ayrı yerlerde tartışıyoruz ya da birbirimizin fikrini çürütmeye çalışıyoruz. Ortak bir payda bulmamız gerekiyor. Unutmayalım ki bilinmeyen sürecin tartışmaların ortasında bıraktığı bir binanın göreceği zarar, fiziki koşulların verdiği zarardan az olmayacaktır. Haydarpaşa Tren Garının yarını planlanırken, dokuları ve sosyal anlamı ile korunarak, dokuları ve sosyal anlamı ile değerlendirilmek ve şekillenmek zorunda. 

Binanın mevcut durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tarihi mekanları, kamu binası olarak çok sağlıklı kullanamıyoruz diye düşünüyorum. Haydarpaşa'nın üst katlarında gerçekten çok ciddi bir tahribat var. Üst katları ve çevresinin şu anki kullanımı çok hoşuma gitmiyor açıkçası. Reklam tabelaları, cephede klimalar deniz cephesinde binayı bastıran bir iskele. Tarihi bir yapının, 100 yılı aşkın süredir gar işlevi ile var olmuş bir anıtın, modern ile eskiyi doğru harmanlamış bir kullanım ile var olmasını hayal ediyorum.

Bir restoratör olarak siz nasıl bir koruma modeli önerirsiniz Haydarpaşa için?

Binaya minimum dokunan bir model… Tabi ki ‘dokunmayalım, kullanmayalım’ gibi bir anlayışa sahip değilim. Kullanalım, fakat en doğru şekilde. Ayrıca Haydarpaşa Garı, rıhtımdan ya da tren yoluyla ulaştığınız bir binadan ibaret değil; çevresindeki depo binaları ve daha önce meslek lisesi olarak kullanılmış binalar var. İçinde birçok tarihi binayı barındırıyor. Birçoğunu gördüm, gerçekten kötü durumdalar. Yardımcı oyuncular biraz devre dışı kalıyor. Bu anlamda tartışmanın ölçeğini de büyütmek gerekiyor. Çevresi ile planlanmalı Haydarpaşa; küçük bir yapı adasında restore edilmiş bir bina çevresinde keşmekeş olmamalı. Tümlenmiş bir yaklaşım düşünülmeli bence.

Bundan sonrası için nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Haydarpaşa gibi risk altında olan ve tartışmaların ortasında kalmış bir binanın dünya kamuoyu tarafından fark edilmesi gerekiyor. Bu, duyarlılığı artıracaktır. Kültürel miras alanları kimsenin mirası değildir, herkesin ortak mirasıdır. Bizim planımız, bunu daha fazla duyurmak, fikrimizi daha fazla açıklayabilmek. Konuştuğumuz üst başlıkların dışında alt başlıklarımız var; bunlarla ilgili bir yol haritası oluşturmaya çalışıyoruz. Haydarpaşa hakkında fikri olan herkesin konuşacağı söyleşiler yapmak, yarışma düzenlenmesini sağlamak gibi planlarımız var. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Devlet Demir Yolları, Kültür Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı gibi kamu kurumlarından nasıl geri dönüşler aldınız?

Bürokratik yorgunluk yaşıyoruz açıkçası; bir süre askıda beklemede aktarımlarımız. İlettiğimiz çalışmalarımız ve fikrimizle ilgili zaman gerekiyor. Haydarpaşa ile ilgili 3R projelerinin tamamlanmış olduğu ve alanın özelleştirme idaresine devrinin yapılmakta olduğu bilgisine ulaştım. Bu noktada fikrimizin muhatabı değişmiş oluyor.

Bir yandan da gereken duyuruları uluslararası basın bildirilerini hazırlıyorum. Haydarpaşa ne kadar fazla bilinir ve duyurulur ise, o kadar ilgi çekecek ve fon bulma şansı artacaktır.

Öncelikli olarak planladığımız bir basın bildirisi var. WMF’in Watch 2012’de Haydarpaşa ile birlikte Türkiye’den yer alan diğer kültürel miras alanları ‘Oshki’ ve ‘Rum yetimhanesi’ ile birlikte bir toplantı üzerinde çalışıyorum bir süredir.

Istanbul - An Istanbul landmark, the Haydarpaşa railway station was the site of a major fire which severely damaged the magnificent structure. The railway station is a mecca for tourists and travellers alike.
One of Istanbul's most prominent historical and functional landmarks, the Haydarpaşa railway station was damaged by a blaze which began on Sunday afternoon. The neo-Gothic style station building built by German architects and given as a gift to the last Ottoman Sultan at the turn of the last century, has been closed to railway passenger traffic since the calamity.
The roof was badly damaged according to local news reports, and those who witnessed the fire on site. Parts of the top floor which house administrative offices, and also control rooms which monitor railway traffic suffered both fire and water damage . It remains unclear, what was the exact cause of the blaze. However, there is speculation it may have started due to spark(s) from faulty electric circuits or due to an accident which may have occurred as a result of (possibly criminal) negligence.
Ironically, the roof was undergoing renovation at the time of the blaze. Fire boats were dispatched from the European side of the Bosporus to deal with the huge conflagration. In the wake of the fire, transportation officials have asserted the structure is sound and that the partially destroyed roof, will eventually be completely restored to its original state. This remains to be seen.
The historical station located on the Asian side of Istanbul is the gateway to Turkey's capital, Ankara and to eastern and southern parts of the country. The station was the starting point of the historical Istanbul to Baghdad railroad line. In recent years there have been plans and discussion to privatise the Turkish state railways and in the process alter the function and purpose of the railway station itself.
According to Mete Kiyan, a local architect interviewed by phone from Istanbul today, the structure and foundation of the building itself, apprently remains solid despite the intensity of the fire. For their part, other architects and heritage preservationists including Mr. Kiyan, are concerned the station itself may be mothballed as part of privatisation plans ( envisaged by the AKP- ruling party) of the national railways, one day. There are also unconfirmed reports circulating among local activists, of converting the station into a railway museum, or even make it part of a luxury condominium and shopping and recreational project. The fire adds to the uncertainty over the railway station's future.
As well, this fire and its causes remain suspicious and arson has yet to be ruled out by the police investigating the scene of the blaze.
The Haydarpaşa railway is magnificently situated, and can be seen from just across the historical "Golden Horn" district. Since 1908 Haydarpaşa station has witnessed many memorable events, both tragic and joyful. During World War I troops boarded trains for the front from here, many never to return, and in 1917 it was badly damaged in a bomb attack. Exuberant crowds welcomed Mustafa Kemal Atatürk here on many occasions when he arrived from Ankara.
Once upon a time, passengers of the "Orient Express" arriving at Istanbul from Europe and those who wanted to continue towards Baghdad, had to take a boat across the Bosphorus and board a train from Haydarpaşa station.
In the 1979, the railways station was rocked by an off shore explosion which took place on a freighter which was passing through the Bosporus straits.


by: Mıchael Werbowski

WMF 2012 WATCH LİST


HAYDARPAŞA RAILWAY STATION

HAYDARPAŞA RAILWAY STATION
Istanbul, Turkey
INFORMATION
For over a century, the historic Haydarpaşa Railway Station has stood as an iconic image on Istanbul’s skyline and as the symbolic gateway to the city. Built by the German-owned Anatolian-Baghdad Railway and designed by architects Otto Ritter and Helmuth Conu, the station was a terminus of the Istanbul-Medina-Damascus railway line and later for routes to Anatolia. Heavily damaged during World War I but rebuilt in its present configuration, Haydarpaşa witnessed the country’s transformation from the Ottoman Empire to the Turkish Republic. Generations share a nostalgic attachment to the building and all it represents.
New transportation avenues will render the station obsolete, and there are plans to redevelop the building, which was recently damaged by fire, along with a large tract of adjacent rail yard. Improvements in transportation planning and infrastructure in many urban areas increasingly challenge the capacities and functionality of traditional stations and similar, large-scale historic structures. Their redevelopment presents important opportunities for protecting cultural resources while improving quality of life. There is strong community support for an adaptive reuse of Haydarpaşa Railway Station that will preserve public access and open space, as well as balance economic, environmental, and social concerns. Its redevelopment requires public engagement and transparency, and could serve as an important model for reinventing cultural heritage in the context of changing cities.
UPDATE
In January 2012, Haydarpaşa Railway Station closed to allow for the construction of a high-speed rail line between Istanbul and Ankara. Planning for transportation in the greater region and for development of the area around the station is in formative stages, and the future use of the station has yet to be determined.
February 2012

Confessions of a Heritage Preservationist


Confessions of a Heritage Preservationist

Threatened by commercial development, an antique train station in Istanbul looks to New York and Vienna for its survival
A modernist landmark threatened by decay: the Wiener Werkbundsiedlung | Photo: David Reali
This story begins nine years ago in Cuernavaca, Mexico. In August 2002, bulldozers tore into the remains of the Casino de la Seva, annihilating a site made famous by the opening scene of Under the Volcano, Malcolm Lowry’s great novel about lost love and redemption.  Covering the event for the Mexican daily Excelsior, I watched as security men and their dogs held back protestors and earth-moving machinery proceeded with the destruction of the historical structure, pulverising the Mexican murals inside. Today, the gambling club’s lush gardens are paved over, and the ornate salon replaced with a Costco mega-store, an American discount supermarket chain.
It was then, inspired by the local activists, that I became a volunteer heritage preservationist.
Now, let’s change place and time to Istanbul in 2010. That summer, I spent several weeks documenting the life of a train station on the Asian side of the Bosphoros called Haydarpaşa.
Built by German engineers, the neo-Gothic structure was a gift from the last Kaiser to the last Ottoman Sultan. On sweltering days, I spent many hours at the “Gar Bistro” in the station’s arrival hall, talking to locals over delicious cold platters. I was told of rumours that the station might be closed down and converted into a luxury hotel as the government privatised the Turkish railways. That autumn, fate dealt its hand: an “accidental” fire swept through the upper floors, damaging the roof and the administrative offices. The damage was extensive and repair work now, while undway, is slow. Ironically the calamity raised worldwide attention to the station’s plight.
The listing of landmarks in danger
This October, Haydarpaşa’s future may yet take another turn, as the World Monuments Fund (WMF) announces its 2012 watch-list of endangered historical sites. Since 1996, the New York based NGO has published its bi-annual World Monuments Watch to spotlight one hundred cultural heritage sites across the world threatened by neglect, commercial development, natural disasters, or war; the listing aims to foster community support and attract technical and financial assistance for their preservation.
Sites of all types and periods, from the ancient to the contemporary, from archaeological excavations to architectural jems, even landscapes and cityscapes. All have made the list.
International and local preservation groups and local authorities nominate the sites, while an independent panel of experts makes the ultimate selection. Last November, the Istanbul-based architects Mete and Seda Kiyan and I submitted a nomination for the Haydarpaşa railway station; there’s a good chance it will make it onto the WMF’s list this autumn.
Taking the cue
In Vienna, three buildings have had the ambiguous honour of making it onto the WMF’s list of outstanding, yet endangered, heritage sites: the Franciscan Church on Franziskanerplatz in the 1st District, the Belvedere palace in the 3rd, and the Wiener Werkbundsiedlung in the 13th District, a landmark of modernist architecture.
It is difficult to assess the impact of the WMF’s listing on the protracted political process of heritage preservation. However, the City of Vienna seems to have responded to the WMF’s calls for action. The Franciscan Church and the Belvedere have been gleamingly restored since their inclusion in the first watch-list in 1996.
However, the Werkbundsiedlung provides the most striking example of what an international heritage listing can do. It was added to the 2010 Watch in October 2009, after years of party political disputes had done nothing to stop moisture seeping into the porous 1930s brickwork. Promptly in the summer following the listing, the City of Vienna announced the funding of restoration work; on 18 Aug. of this year, the work began.
Form determines public function
The Werkbundsiedlung, or “Workers’ Association Settlement”, is a unique ensemble of model houses designed by 32 architects of the Viennese modernist movement such as Adolf Loos, Josef Hoffman, and Clemens Holzmeister. Between 1930 and 1932, under the leadership of Josef Frank, they developed 33 different housing types, providing comfortable and functional living quarters in a highly limited and affordable space. Frank set the buildings, grouped according to type, into an urban master plan spanning a triangular plot between Veitingergasse, Jagdschloßgasse, and Woinovichgasse.
Today, 48 of the 70 apartment buildings are still owned by the City of Vienna, and rented out as public housing at a low rate. As such, the City and its public housing branch – Wiener Wohnen – are paying for the restoration, which is scheduled to end in 2016 and will run up a cost of €10 million. Michael Ludwig, the City’s councillor for the construction of public housing, told the press agency OTS that the large sum was due to the huge variety of design between the houses, with door hinges and window frames that have to be individually re-created by hand. Despite this state-of-the-art restoration, however, the original purpose of providing affordable public housing will be maintained, and all the existing rental contracts continued.
Like credit rating agencies, international heritage organisations such as the WMF are in the business of imagination: Their recognition bestows value to public property. Therefore, their verdict may prevent, or accelerate, its privatisation and re-development.
While many of the residents of the Werkbundsiedlung were unaware of their surroundings’ significance, the recent attention by the WMF and city planners must leave them in little doubt. The railway staff at Haydarpaşa, meanwhile, are hoping for a similar boost which might preserve the station’s public purpose and keep the property sharks at bay.

La gare d’Haydarpasa en danger


La gare d’Haydarpasa en danger
Publié le 20 mars 2012 dans Arts & Culture par .
Entrevue avec Michael Werbowski, journalist

Cette histoire se déroule en Turquie et a commencée en 2007 lorsque Michael Werbowski s’est rendu à Istanbul pour couvrir les élections présidentielles. Le hasard a fait qu’il est tombé sous le charme de la gare de Haydarpasa, alors soumise à la privatisation du réseau ferroviaire national lorsque le premier ministre Recep Tayyip Erdogan a été reconduit au pouvoir.

Gracieusité de World Monuments Fund

Quelques années plus tard, la transformation ambitieuse de la gare en un «centre culturel et commercial» a été annoncée, ce qui laissait sous-entendre un arrêt du trafic ferroviaire pendant au moins deux ans. En plus de cette déclaration floue qui laissait entrevoir une métamorphose totale d’un lieu culturellement et historiquement riche, le ministère de la Privatisation, et non celui de la Culture, est désormais en charge de cette gare inaugurée en 1908 par Atatürk.
Monsieur Werbowski se considère donc comme un activiste, ou plus précisément un défenseur du patrimoine mondial. En effet, ses expériences passées, notamment au Casino de la Selva et au barrage au Belize qui présentaient ce même genre de problème, c’est à dire celui de la préservation du patrimoine, lui confèrent une certaine légitimité et expertise dans ce domaine. En ce qui concerne la gare d’Haydarpasa, il estime que la privatisation du bâtiment et tout d’abord sa potentielle fermeture serait «unilatérale et tout sauf transparente». Autrement dit, ce serait porter atteinte à l’espace public et au bon fonctionnement d’un «moyen de transport fiable et économiquement soutenable» que de détruire cette bâtisse qu’il compare à un «bijou architectural».
Médiatiquement peu couvert, le cas Haydarpasa a pris de l’ampleur lorsqu’un incendie soudain a brûlé le quatrième étage et le toit de l’édifice le 28 novembre 2010. Les causes, encore mal définies, viendraient d’un court-circuit au sein de la gare. Cependant, l’hypothèse d’un incendie volontaire qui viserait à détruire le bâtiment pour pouvoir ensuite le détruire ne peut être écartée lorsque l’on sait que beaucoup d’argent est en jeu dans cette affaire. Selon monsieur Werbowski, il est primordial de restaurer le toit le plus vite possible pour éviter une dégradation progressive de l’édifice et donner aux autorités un argument valide concernant la construction de tout autre bâtisse à la place d’une gare pleine d’histoire.
Tout ceci nous amène donc en 2012, année critique pour monsieur Werbowski et les personnes qui le soutiennent, car la gare vient être placée sur la «Watchlist» de l’organisation non gouvernementale World Monuments Fund qui s’est intéressée au cas suite à l’incendie de 2010. Leur rôle serait principalement de financer la restauration du toit car il est difficile de faire confiance aux autorités turques dans une histoire potentiellement exposée à des conflits d’intérêts et à la corruption. Cependant, il est certain que la WMF ne pourra imposer quoique ce soit au gouvernement. Il revient au peuple turc de décider du sort de son patrimoine historique.
Dans les mois à venir, une conférence sera donc organisée à Istanbul avec des représentants de la WMF, Michael Werbowski, ses collaborateurs et les autorités turques. Pour monsieur Werbowski, l’idéal serait que le bâtiment soit réparé et qu’il puisse poursuivre sa fonction historique, c’est à dire servir le peuple turc et notamment les nombreux étudiants qui transitent par cette gare. Cela dit, rien n’est moins sûr. Le risque que la gare soit définitivement fermée puis transformée en un «centre commercial et culturel» onéreux et donc visant à faire du profit, reste omniprésent.
Sur un plan plus large, Haydarpasa soulève le problème de la préservation de l’espace public et du patrimoine mondial. Ce n’est pas un hasard si des journalistes tels que Michael Werbowski ou une ONG américaine s’intéressent à ce cas. C’est simplement car de tels bijoux architecturaux définissent et donnent une identité à une nation toute entière. Leur disparition entraîne non seulement une externalité négative pour tout un peuple qui ne peut plus en profiter, mais remplit aussi souvent les poches de compagnies cherchant simplement à faire du profit. Haydarpasa est donc un cas parmi tant d’autres mais le négliger serait porter atteinte à ce que nos ancêtres nous ont légué et de manière plus pragmatique, à une gare qui rend quotidiennement service à des millions de personnes telles que vous et moi.

Haydarpaşa yanıyor ! 28.11.2010




28.11.2010 Haydarpaşa garı çatısında yürekleri ağıza getiren yangın.Çatı izolasyon onarımı sırasındaki dikkatsizlik ve ihmal tarihi garın çatısının yanmasına neden olmuştu. Geçici çatı ,sonrasında netliği muamma 3r projeleri marmaray ve bilinmeyen Haydarpaşa

10.05.2012 İÜ Devlet Konsrvatuvarı Bahar Festivali Caz Konseri


Haydarpaşa dayanışması eylemleri

Fotoğraf:Kent ve demiryolu


Haydarpaşa dayanışması eylemleri sürüyor.Haydarpaşa'nın bilinmeyen dönüşümüne karşı başlatılan Haydarpaşa dayanışması eylemleri her pazar günü saat 13:00 'da.
 Gar rıhtım merdivenlerinde 24 haftadır süren eylemlerinana fikri  Haydarpaşa ve çevresini anlamsız ruhsuz bir dönüşüm ve rant arazisi olmaktan kurtarmak ve kamu oyunun halkın duyarlılığını arttırmak.

Bosphorus Rally Start point Haydarpaşa


Haydarpaşa'da dans

https://www.facebook.com/photo.php?v=10151888122600045&set=vb.109579449070048&type=2

"Kent ve demiryolu"

Değişimin trensizleştirdiği Haydarpaşa tren garı reklam filmlerine plato hizmeti vermeye devam ediyor.Bir reklam çalışmasının provaları 

Marmara üniversitesi Atatürk Eğitim fakültesi çok sesli korosu konseri 7.7.2012

https://www.facebook.com/video/video.php?v=10151011785788350
https://www.facebook.com/photo.php?v=10151011718268350

Ekleyen:Kent ve demiryolu


07.07.2012 Tarihinde Haydarpaşa tren garında gerçekleşen konserin duyurusu ve video görüntüleri
100 yılı aşkın zamandır ,anadolunun İstanbul kapısı Haydarpaşa durgun ,sessiz zamanlarında yolu buradan geçenlere  müzikli molalar verdirmekte. 
Bir anlamda  tren seslerinin anonsların artık duyulmadığı  görkemli salonunda   sessizliğine farklı sesler ekliyor.